14 Haziran 2013 Cuma

Ve Şimdi Yeniden Yazmak..

     Ve şimdi yeniden yazmaya başlarken, bende biliyorum ki bu yazmak içimdeki neşeyi sevinci ve diğer bir çok duyguyu benden alıp götürecek. Fakat yazmak gerek, gerekiyor yazmak. Yaz ki konuşarak anlatamadıklarını satırlara dökesin yaz ki insanlar seni daha iyi anlasın.. Ve şimdi yazmak hiç olmadığı kadar zordur belki, belki kolay fakat alışılmışın dışında daha çok acemice..


     İnsanların basit göründüğüne asla aldanmayın, çünkü genelde her insan yüreğinde kalbine aklında o kadar karmaşık duygular ve düşünceler barındırır ki.. En zekimiz en akıllımız bile onların içinde kaybeder kendini, derin bir arayış içine girmeye gerek yoktur aslında her insan kendini ve çevresindekileri bilir.. Çok az kişi kendinden başkalarının dünyasında yaşayabilir, tamamen anlıyabilir sanırım ruh ikizi bu oluyor.. Henüz bulamadım ben ruh ikizimi, peki ya siz ? Siz buldunuz mu ? Sahiden eğer bulan birisi olursa bana yazsın, onunla saatlerce konuşabilirim öğrenmek isterim bi insanın tamamen sizi anlaması nasıl bir duygu.. Tatmak isterim o duyguyu , kalıp duyguların dışına birebir duygular yaşamanın nasıl bir his oldugunu bilmek isterim.. Yazmanın insanlara acı çektirdiğini düşünüyorum, çünkü benim canım yanıyor fakat bunu bilerek yazıyorum ben çünkü insanların beni birazcıcıkta olsa anlamasını istiyorum, ihtiyacım varmış gibi buna.. Aslında ben yazımı kendi Babam'a okutmak isterim çünkü onu çok seviyorum, anneme okutmak isterim çünkü ona çok değer veriyorum.. Sevmediğim bir insanın yazılırını okumak isterim, en az sevdikleriminkini okumak istediğim gibi.. Yazmak zor değil, eğer acı çekiyorsa iç dünyanız , eğer kendi kendinize konuşup birşeylerin tesellisini kendinie kendiniz veriyorsanız.. Kalabalık bir yalnızlıktaysanız eğer kolaydır yazmak.. Eğer duygularınız yüreğinizi hırpalayıp sizi yoruyorsa zaten satırlara dökülür kelimeler , öylece çıkar iyi veya kötü olmasına gerek yok kelimelerin de pek bir önemi yoktur aslında önemli olan anlattıklarınız ve duygularınızdır.. 


     Ben kendim bile kendimi anlıyamazken bir başkasının beni anlaması zor, belki anlıyordurum kendimi belki yüzleşmek istemiyordurum kendimle fakat bu dahada kötü aslında çünkü eğer ben bile kendimle yüzleşmeye cesaret edemiyorsam bir başkasına açılmak daha büyük cesaret ister.. Aslında somut birşeyden korkmuyorum fakat şu soyut şeyden açıkcası korkuyorum belki korkak görünmenin ve olmanın korkusuna korkusuzumdur bilmiyorum. Kimseye anlatamıyorum kendimi , dökemiyorum içimi belki yıllarca böyle kalacak fakat birgün bulurum elbette ruh ikizimi..



     Ve şimdi yazmak herzamankinden daha gerekli benim için, her zamankinden daha önemli.. Ve şimdi yazmak bana hayata tutunma dalı veren tek şey belki dışardan mutlu görünmemin tek kaynağıdır ve bırakmak istemiyorum onu, çünkü endişeleniyorum o olmazsa dışardan kötü görünürüm diye.. Asla yazmayı bırakmak istemiyorum..

14 Mart 2013 Perşembe

Belki de?..

     Çoğu zaman bana göre bir insanı yazmak bir şehri, bir caddeyi, bir sokağı yazmaktan daha kolaydır..Mesela İstanbul..
      Tatlı rüzgârıyla İstanbul, boğazıyla, şarkılarıyla, hırsızıyla, istiklal'i ile ve en önemlisi keşfedemeyenleriyle İstanbul..

     Bir kız düşünün daha 14 yaşında.. Ama öylesine seviyor ki İstanbul'u öylesine yaşamış ki İstanbul'u.. Galata'da eşofmanlarıyla dolaşan deli kız... Buğday tenli, belki de esmer.. Uzun saçlıı, uzun ve kıvırcık , uzunca da bir paltosu var gözleri boncuk boncuk. Bakışları bir çocuk kadar masum, öyle zap zayıf ince bir kız değil yanakları sıkılmalık bir kız ayrıca küçük ve güzel elleri var, gözyaşları var öpmeye çalıştığım.. Bir melek kadar güzel ve masum.. İstanbul Kız.. Beyoğluna aşık kız.. deli kız, yaşam dolu ,hayat dlu ama yorgun ve bitkin kız.. Kendi kendisini kaybetmiş ama aşık olduğu adamın bulduğu kız...

     İstiklal'de bir başına yürüyor, gözleri  insanları izliyor. Oldukça yavaş yürüyor acelesi yok gibi, bitmesini istemiyor gibi. Dilencilerle sohbet ediyor, hırkasını parmaklarına kadar çekmiş, üşüdüğü her halinden belli oluyor.. Pekte umrunda gibi görünmüyor zaten sohbetin onu rahatlattığı hafif tebessümünden belli ediyor kendini.. Dişleri dudaklarının arasından belli oluyor, her haraketi uyumlu ve özenle yapıyor.. Konuşması bitince yavaş yavaş yürümeye devam ediyor... Gözlerinden belli oluyor özlemi , hasreti...
Yolu, İstiklal'in bitişine az kalmışken duruyor , herzamanki sakinliği ile arkasına dönüp bakıyor gözlerinin dolduğunu ve bu yüzden bulandığını hissediyor.. Adeta sevgilisinden ayrılan bir eş gibi.. Arkasına dönüp tam gidecekken son kez dönüp göz yaşlarını siliyor hafif bir tebessüm ederek hızlı hızlı İstiklal'den uzaklaşıyor

Geçmişe bir özlem..

     Aslında en iyileriydi eskiler, anılarda yaşamayı anlıyorum şu yaşımda.. Tıpkı diğer insanların ki kadar sıradan da olsa hiç kimsenin tarif edemiyeceği kadar büyük bir özlem var yüreğim de , en azından kendimi bu kadar yanlız hissetmiyordum, insanlara bu kadar üzülmüş buruk ve kırılmış bakmıyordum.. Yoldan geçen insanları benimserdim ben, belki babamın o dönemler yanımda olmayışındandır ama benimserdim işte sokağımızda tam da bizim binanın karşısında bir direk vardı onun önüne otururdum veya yaslanırdım herkesin babası gelir ve evine giderdi sona kalmak iğrençti ve gelicek kimsem yoktu.. insanların acıyla bakan gözlerini üzerimde hissetmek beni utandırıyor ve tıpkı bir suç işlemişcesine nefret ediyordum o bakışlardan.

     Ne kadar kötüymüş gibi dursa da küçüklüğüm daha güzeldi, en azından o kadar eskiler değil babamla daha sık görüştüğüm zamanlar her hafta sonu beni gelip alması birlikte gezmemiz , kuzenlerim, mehmeti kovalayan köpek.. biz hep birlikte dalardık ağaca biz hep bölüşürdük ben hiç tek olmazdım kendimi yabancı değil de oranın olmassa olmazı hissederdim çünkü orda öyleydim ben çünkü bizde birisi olmassa kimse olmuyordu.. Bahçe vardı, birde girişinde sağ tarafta kalan erik ağacı evim gibi benimsemiştim hep birlikte girer küçük salıncağımızda sallanırdık.. Ne kadar da güzeldi  o günler tıpkı eskideki bir çok şey gibi..

     Oysa şimdi sadece ben değil herkesin geçmişe bir özlemi var, insanlar adeta anılardan yaşamktan daha fazla keyif alıyorlar belki bu dünyanın hergeçen gün daha kötü bir hal aldığını gösteriyordur.. nerden bilebiliriz ki ? Belki o an o şeylerin güzelliğini fark edemediğimizdendir ama hep bu özlem var, daima da olucak çünkü eskiler güzeldi.. saftı.. küçüktü ama temizdi eskiler

8 Şubat 2013 Cuma

Ufacık bir tebessüm

     Bir sabah kalktığımda herşeyin farklı olduğunu bilerek koyuyorum yastığa kafamı.. Birgün kalktığımda yanımda CennetKız'ı görüceğimi bilerek yaşıyorum.. onun için sabretmenin güzelliğiyle yüreğimdeki o sesi susturuyorum.. bizim için savaşıyorum sadece kendi insanlarıma sahip çıkarak.. Aşk sanırım budur yani bu olması gerekiyor..bir insan bir başkasını daha ne kadar fazla sevebilir ki ?.. Bencil bir adama göre fazla fazla düşünüyorum..kendini beğenmişlik gibi olmasın ama düşünceli bi adama göre de fazla düşünüyorumm..acıkcası düşünmekten yorulduğum zamanlar var..

     Hayır öyle basit hayaller olmasın bizim hayallerimiz.. bizim geleceğimiz olucak farklı olucaz biz.. biz asla onlar gibi olamayız çünkü onlar basit ve sıradanlar.. kücükken hep ciftlere bakardım ve kıskanırdım ama sadece kucukken kıskanırdım ve onlarıda sadece benim gibi küçükler kıskanırdı oysa şimdi bizi herkes kıskanıyor hiç anlamıyorum kıskanmak güzel bir şeymi kötü bir şey mi ? Hala anlamış değilim ki bunu...

     Olamıycağını biliyorum senin gibi kimsenin.. cunku sen herkesten farklısın cunku sen cok iyisin çünkü biz çok farklıyız.. bir gün biticek olma düşüncesi yiyip bitiriyor beni..tıpkı kıskanclıgım gibi.. ah ne kadar güzelsin ki sen böyle sana bu kadar değer veriyorum hatta hayatımın tamamı diyebiliyorum gercekten...

     Seninle yasadıklarımı kimseyle yasamadım.. sana karsı beslediğim bu duyguları kimseye karsı beslemedim.. ben hickimseyi böylesine sevmedim.. sanırım kuşların ucmayı sevdiği kadar çok seviyorum seni.

     Ufacık bir tebessümünün beni hayata döndürebilecekken sakın birbirimizi bırakmayalım olur mu cennet kız ? cunku hayat cok değerli, simdi ufacık bir tebessüm..

7 Şubat 2013 Perşembe

İşte sonra..

     Sanırım insanlar beni hiç anlıyamıyacak?.. zaten onlardan anlamasını beklemem bir hataydı.. Onlar sevginin ne olduğunu nerden bilicek ki ? Mutlu olmasıyla mutlu olmanın..sevdiği tarafından güldürülmenin ne olduğunu nerden bilsinler ki ?.. Küçükken öğretmenlerimde zaten hiç anlamazdı beni, ondan önce ailem anlamazdı..farklı olmak bazen hoş oluyor..gercekten güzel oluyor...

     Bu saatte aslında böylesine dinç olmamın sebebini gerçekten anlamış değilim?.. Nedir beni ayakta tutan bu şey..oysa saat 23.00 gibi iken kavga ediyorduk neyse bunun sanırım şuan o kadar da önemi yok.. Aklıma gelmiş iken insanların sevgisinden bahsetmek istiyorum..

     Sadece bir hoşlantıdır insanların sevgi dedikleri şey.. oysa hicbiri yüreğinden sevmeyi bilmez.. bu kadar aciz insanlardan bunca süre icinde beni anlamalarını bekledim?.. Ah ne kadar aptalmışım.. Şimdi ise anlıyorum onlar için hepsi birer heves, hepsi...basit.. işte olay bu.. Olay tam da bu insanlar sevmeyi basitleştiriyorlar oysa o kadar basit bir şey değildir ki sevgi.. Emek ister, zaman ister, duygu ister, hassasiyet ister, özen ister... tıpkı bir çocuk gibidir..

     Sanırım yazmanın bir kuralı da..herşeyin ortasında işte sonra diyip duraklıyıp öylece kalmaktır.. birden bir karamsarlık kaplamasıdır sanırım..sanırım  hüzün..o burukluğu devam ettirmenin ayrıca kısa süreliğinede olsa hafifletmenin bir yolu..öğreniyorum herşeyi, zaman ile..

İnsanları neden mi küçümsüyorum ?

Çünkü onların yaşamı benimki gibi değil, çünkü onların yaşamı standart ve bok gibi çünkü onlar basit insanlar...
Hiçbirinin bi fikri yok mal gibi yaşıyorlar hayatlarını.. hepsi safsalak ve mal ne olup bittiğinden haberleri yok.. zaten onlardan bunu beklemem hata sanırım.. Herkesin dinlediği müziği dinleyen insanlardan ne beklenebilir ki ? herkes gibi olan insanlardan.. mesela sürekli dizi izleyip birazcık twitterda takılıp one direction dinleyen kızdan hiçbirşey beklenmez gerçekten... Sürekli maç izleyip gündemi takip etmeden milliyetçilik yapan 16-17 yaşında bir gençten de bir şey beklemiyorum açıkcası..ama sinirlerimi bozuyorlar ve onları küçümseyince kendimi beğenmiş oluyorum ben kendimi beğenmiş değilim sadece siz çok küçüksünüz gerçekten bakın iğrençsiniz sizde beni sevmeyebilirsiniz yazılarıma kötü yorum yapabilirsiniz çünkü çok kötü yazıyorum ama en azından etraftaki olaylardan haberdarım en azından bir şeylerin farkındayım en azından tek bir kalıp düşünceye sahip değilim.. 
tanrıya şükrediyorum, gerçekten

Düşünüyorum da..

     Peki sobanın üstündeki kestaneleri hatırlarmısınız ? O elinizi yakan kestaneleri hatırlamanız gerekiyor hadi ama o kadar da eski değil..Sadece ilk kar'ı gördüğünüz zamanlar filan.. belki perdelerin daha güzel ve o kadar beyaz olmadığı yıllar... Oyuncakların olduğu zaman..insanların birbirini sevdiği zamanlar.. Erkekler hatırlarlar küçük bi tüpcü arabamız olurdu kızların ise bebekleri olurdu.. öyle çok güzel filan olmasada hayallerimizi süsliyicek kadar güzeldi yada o kadar güzel olmasa da o zamanlar elimizdekiyle memnun olmasını bilirdik..evet evet düşünüyorum da o zamanlar elimizdekiyle memnun olurduk.. fazlası mı ? ahahaha hayır sadece annemizi (ki ben anneannemi) öperdik...

     Peki muharrem ayında büyüklerimizle birlikte oruç tutmayı ? bunu kesin hatırlıyorsunuzdur... hayır gerçekten oruç tutmak değil sadece onların yanında olmak içindi ama yemeklerin tadına bakan yine biz olurduk.. vay canına düşünüyorumda o zaman ben bile daha saygılıymışım.. sanırım büyüdükçe kirlendik..büyüdükçe pisleştik.. ama bu bir başkasının suçu değil yani aramızdan birinin değil bu onların(avrupa, amerika vs) suçu.. bu pislik, bu çamur onlardan bulaştı bize..
     Şimdi ise o küçük çocuklar, ortamda kız veya erkek peşinde koşuyor.. şimdi o annesinin kızı 30 tane erkeğin içinde utanmadan saçma sapan hareketler yapıyor.. oysa kestanesini yedikten sonra birtane daha istemeye utanan o küçük kız ne olduda bu kadar yüzsüz oldu ? nasıl bu kadar utanmaz oldular anlamıyorum doğrusu ? 


     Düşünüyorum da bu toplum, bu halk hiç böyle kirli değildi hiç böyle pis değildi Türküyle Kürdüyle Lazıyla Çerkeziyle Alevisiyle Sünnisiyle tertemizdi..düşünüyorumda tertemizmişiz..

Bu halde olmamın sebepleridir belki


     Tabii ben o zaman 4 yaşımdaydım, hayatıma dair hatırladığım en eski şey bu olsa gerek..
Bir gece uykumuz bölünüyor annemin kucağındayım hertarafta polisler var babannemlerdeyim o kırmızı koltukların tam dibine çökmüşüz sobanın karşısına evde tek değiliz.. hayır 5 kişi felan daha var.. Polis evi arıyor ve ben ağlıyorum...

     Belki daha konuşamıyordurum ama çok korktuğumdandır hatırlıyorum... Anneannemlerin evinin karşısındaki arsadayız bi klübe gibi bişeyin içinde, sanırım bu klübe gibi olan şey sokaktakilerin 99 depreminde yaptığı bir barınak kimse inanmasada hatırlıyorum 1 yaşımdaki bir şeyi hatırlamam ne kadar da garip, sanırım çok korkmuştum ondan hatırlıyodurum.. Kendi ağlamalarımdan rahatsız oldugumu hatırlıyorum.. tahtaların arasından vuran ışığı ve annemin kokusunu  hatırlıyorum.. belki bir kaç gün sonra mustafa amcanın klübeyi baltayla yıkışını hatırlıyorum.. 

     Ve babamla annemi kavga ederken hatırlıyorum, evet onlar hiç anlaşamazdı ve sanırım bu yüzden ayrıldılar.. belki benim bu kadar sinirli olmamın bir sebebide bu kadar kavga dövüş ve bu olaylardır.. Belki hiçbir yeri evim olarak görmememin hiçkimseyi tam olarak benimsiyemeyişim küçüklüğümdeki anıların kesik kesik ortaya çıkmasındandır..

     Kendimi şimdiye dek nedense hep farklı gördüm.. belki gerçekten farklıyımdır.. ama düşünüyorumda neden ben farklı olayım ki ? Bunun için bir sebep yok... neden ben diğer insanlardan daha sinirli olayım? Neden iyi olmaya çalışıyım? Neden asla haksızlığa tahammül edemiyim? Neden ? belkii sorun değil ama eğer bir sorunsa bu sorun bebekliğimden başlamıştır..
Eğer yapılmış bir hata varsa bunu bebekliğimde yapmış olmalıyım..

     Kendini beğenmişlik felan değil ama düşünüyorum da bir insan neden bir başkasının kötülüğünü ister ki ? doğru ben sinirli birisiyim ben bazı insanları kaybediyorum belki farklıyımdır.. belkide iyi birisi değilimdir.. belki bazı insanların kalbini kırıyodurumdur.. bilmiyorum belki de kötüyümdür ama kimsenin kötülüğünü istemiyorum belki bu halde olmamın sebepleridir bu yazdıklarım ama iyiki bu haldeyim.. iyiki sinirliyim.. iyi ki kimsenin kötülüğünü istemiyorum...

Cennet Kız

     Benim bitişim sanırım başlangıcım oldu.. hayatın çok garip oldugunu biliyordum.. filmlerde mucizelerin gerçekte hayal kırıklıklıklarının olduğunu biliyordum.. ama gerçektede senin gibi bir mucizenin olabilceğini bilmiyordum.. cennetin benim olucağını nerden bilebilirdim ki ? hep farklıydım ama farklı olan bendim, sevdiğim kızın cennet kız olabilceğini nerden bilebilirdimki ? bilmek değil aklımın ucundan bile geçmezdi..

     ''Büyüyünce araba hırsızı olucam ben.'' diyen bir çocugun ''Cennet kız olucam'' diyen bir küçük meleği bulması ne büyük bir mucize değil mi ? şimdi sadece bu çocugun cenneti kıvırcık cennet..güzel cennet..gül kokulu cennet.. sahi cennette bu kadar güzel kokuyormu acaba ?.. Hem cennet ne yaparsa yapsın bir canlı olmadığı için senin kadar güzel yazamaz ki.. doğrusu salaklığını yine belli etti bu çocuk, doğru ya gerizekalı zaten bu kız cennetin hayat bulmuş olanı.. ah benim kas kafam.. sen bu serseriyle ne yapıcaksın allah aşkına ?..

     Ne yaparsam yapayım senin kadar iyi bilemiycem istanbulu.. ne yaparsam yapayım senin kadar güzel yazamıyacağım.. Ne yaparsam yapayım asla senin kadar mükemmel olamıycam.. ama bizz, biz herşeyden daha güzel oluruz değil mi prenses ?.. küçük ve prenses.. bizim çocuklarımız olucak çikolatayı bizim kadar seven çocuklarımız... Birlikte akşam gezintisine çıkıp onların oynayaşını izleyebilceğimiz çocuklarımız... Bizim ikimizin çocuğu... küçük devrimci..

     Hani sormuştun ya ''Neden bu kadar büyük hayaller kuruyorum? '' diye çünkü bizim aşkımız çok büyük prenses... çünkü biz çok büyüğüz prenses.. çünkü biz birbirimizi iyi yönümüzlede kötü yönümüzlede, doğrumuzlada yanlışımızlada fazlamızlada eksiğimizle seviyoruz prenses...

     Bak ne diyicem prenses ? Bu gün dedim ki neden biz hep hüzünlü olmak zorundayız... oysa ikimiz birbirimizin mutluluğuyuz değilmi ? bunu yazarkende saçma sapan yazabiliriz ? mesela yazının tam ortasında sana SENİ SEVİYORUM demek istiyorum ve dedim de..

     Bir çocuğumuz olmalı.. erkek.. Saçları senin ki gibi kıvırcık olmalı... Seni benim kadar korumalı kollamalı.. Senin kadar dürüst olmalı.. Benim kadar güçlü..Bizim kadar sonsuz olmalı.. Aşkımız kadar sağlam ve güzel.. Bir çocuğumuz olmalı, gözleri senin ki kadar derin.. benim ki kadar şaşkın ve yine senin ki kadar masum.. ikimizi toplasak onun kadar mükemmel olamıycağımız bir oğlumuz olmalı.. doğrusu bir insanın nasıl senin kadar mükemmel olucağını hiç mi hiç bilmiyorum ama olmalı işte.. tanrı işte bu yaratabilir.. tıpkı seni yarattığı gibi.. tanrıya şükrediyorum doğrusu.. iyi ki seni yaratmış.. iyi ki kaderime yazmış.. 

     Prenses'e.. bütün kalbimle, yüreğimle.. 
-seni çok seviyorum prenses..